Yakında Yazarım
Çok değil ama yakında, ama çok da uzun değil
Askerliğim Bitince Bahar Yaz Olur
Sonunda bitti mi diye başlamalıyım bilemiyorum. Sanki göz açıp kapayıncaya kadar geçti, ama geri dönme durumum olsa, herhalde epeydir oradaydım diye düşünmeye başlarım. İnsan askerliği bitince adam olur falan muhabbetleri vardır, askerliğini yapmamışa kız verilmez vb. İşte kendimi adam olmuş hissediyorum belki de şu an. Yapamayacağım hiçbir şey yokmuş gibi. Oysa çok mu zordu geçen günler, bilmem ki, çok değil ama zordu herhalde. Sanki şu günlerde iyice düşünceliyim (22.05.2013 - T.M.İ Terhis Mahiyetinde İzin Günleri) Ne olduğunu bilmiyorum ama düşünceli mi olmak istiyorum acaba, yani neyi düşüneceğimi bilmiyorum, nerede kalmıştım onu unuttum hatırlamaya çalışıyorum gibi. 6 ay önce ne yapıyordum, ezberimdeki ukulele şarkılarını bile unutmuşum. Anladım ki sadece yeşil atlet ve donla yaşanıyormuş, oysa benim bir sürü eşyam var, hiçbirine kıyamadığım, belki de çok kullanmadığım. Ama varlığını bilmek rahatlatıyor, elimin altında olduğunu bilmek yetiyor. Askerdeyken neydi elimin altındaki, fazla donlar ve çoraplardı herhalde, bazen hiç kullanmadığım mandallar, çamaşır ipleri, selpak mendiller, yara bantlarıydı.
“Artık kısa cümleler kuruyorum” şarkısı geliyor aklıma, sözlerine baktım da fena değilmiş. “Son günlerde çok düşünür oldum, zor zamanları çabuk atlatır oldum” aklım hâlâ içeride herhalde, ruhum orada kaldı, yetişemedi bana. Kolay değildi, temizlenememe duygusu, devamlı fiziksel olarak temiz hissedememe, ki zaten ruhsal olarak da pek temiz sayılmazdık, giderek değiştik, uyduk birlik’teki insanlara, arkadaşlara, rütbelilere, ve halka. Yemeklerden ötürü içimizde temiz değildi, yesen gönül razı değil yemesen tesiri çok, akabinde şekerli eklemeler keklemeler, bisküviler, tatlı şekerli reçeller ballar, meyve suları, yedikçe daha da bağlayan, isteten. Seçeneksizlikte tek seçenek olan zoraki tatlar. İşte çöküşe çöküş kattı, fazla mı abarttım yoksa. Neyse yemek ve temizlik durumları, insanın temel ihtiyaçlarından 2’si, benim açımdan pek yeterli değildi, ki olması da mümkün değildi ya. Zamanla değiştik biz de, ilk günlerde, haftalarda, yüzüne bakmadığımız tatlıları, yemekleri yer olduk son haftalarda tabak tabak. Bazılarımız soğuk sosislerden bıkarken, bazılarımız yeni yemeğe başlıyordu kendi bile şaşırarak, kendinden korkarak. Kafamızı zor koyduğumuz yastık-yatak, en son günde en umursanmaz hâle gelmişti. “Artık kısa cümleler kuruyorum, kabullendim herşeyi olduğu gibi” dedik sonunda.
Güzel olan ise arkadaşlıklardı, yani arkadaşlıkların güzel tarafıydı güzel olan. Güzel olan bazen voleybol-frizbi-oyun oynamaktı, maç izlemek çekirdek yemekti dar vakitlerde. Güzel olan birlikte oturmaktı omuz omuza, güzel olan birilerine iyilik yapmaktı bazen kendi çıkarını gözetmeden. Aslında güzel olan bundan sonrasına sahip olmak, şu anda 6 ay önceki halimizde kesinlikle değiliz, olmamız da mümkün değil. Artık kuracağımız cümlenin uzunluğu bize kalmış, cümle kurup kurmamak da bize kalmış.
Hiç bitmeyecekmiş gibiydi, ama bitti, bu muydu yani diyorum içimden, hayatımızın bir dönemi, vatani hizmet kısmı. Eninde sonunda biryerlerde vatana bağlanıyor bu hizmet. Kendimi ne kadar çökmüş ve yıpranmış hissediyorsam, demektir ki bu vatanda o kadar ilerledi, acaba acaba. Nasıl düşünmek istiyorsak öyle düşünebileceğimize göre, ben kendi hizmetimi yeterli buldum, ne eksik ne fazla ama yeterli. Öyleyse kendi savunmamı veriyorum. Vatani hizmetimi yeterli buldum ve kendimi bir ömür ile mükâfatlandırıyorum.
Artık hatırlamam gereken şeyleri hatırlamaya başlıyorum, istediğin zaman su içebilmenin, duş alabilmenin, yemek yiyebilmenin, konuşabilmenin, yatıp kalkabilmenin, yorulabilmenin, hatta rüya görebilmenin değerini anlayarak, ve tabi dahasının da. Ben mi yapayım.
Sevdiklerimizden ayrı kalmaya değinmemişim, o kadar net bir belirginlikteydi ki gereksinim duymamışım, ama değinmek gerekir. An itibariyle hâlâ önemli kişileri, en önemlilerini ve önemsizlerini de, yani pek kimseyi görebilmiş değilim, onlar da alışacak varlığımıza yakında ve eski konuma (normale) döneceğiz, sanki hiç gitmemişiz gibi olacak. Şu anda ne kadar özlem içerisindeysek, azaltacağız yavaşça. Bu özlem artan bir sevgiydi benim için, bazılarımıza öfke ve ayrılık oldu kim bilir. Bense daha çok bağlandım, daha çok sevdim zaten seviyor olduklarımı. Özlemin azalması artan sevgiyi azaltmayacak ama, kendimi daha bağlı hissediyorum, kendimden emin, kendine güvenen, inanan ve hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, yani mutluyum demek yerinde olur. Umarım herkes mutludur. Hakettik çünkü.
Daha yazardım ama abartmayayım dedim, ben mi yazayım.
“Artık kısa cümleler kuruyorum” şarkısı geliyor aklıma, sözlerine baktım da fena değilmiş. “Son günlerde çok düşünür oldum, zor zamanları çabuk atlatır oldum” aklım hâlâ içeride herhalde, ruhum orada kaldı, yetişemedi bana. Kolay değildi, temizlenememe duygusu, devamlı fiziksel olarak temiz hissedememe, ki zaten ruhsal olarak da pek temiz sayılmazdık, giderek değiştik, uyduk birlik’teki insanlara, arkadaşlara, rütbelilere, ve halka. Yemeklerden ötürü içimizde temiz değildi, yesen gönül razı değil yemesen tesiri çok, akabinde şekerli eklemeler keklemeler, bisküviler, tatlı şekerli reçeller ballar, meyve suları, yedikçe daha da bağlayan, isteten. Seçeneksizlikte tek seçenek olan zoraki tatlar. İşte çöküşe çöküş kattı, fazla mı abarttım yoksa. Neyse yemek ve temizlik durumları, insanın temel ihtiyaçlarından 2’si, benim açımdan pek yeterli değildi, ki olması da mümkün değildi ya. Zamanla değiştik biz de, ilk günlerde, haftalarda, yüzüne bakmadığımız tatlıları, yemekleri yer olduk son haftalarda tabak tabak. Bazılarımız soğuk sosislerden bıkarken, bazılarımız yeni yemeğe başlıyordu kendi bile şaşırarak, kendinden korkarak. Kafamızı zor koyduğumuz yastık-yatak, en son günde en umursanmaz hâle gelmişti. “Artık kısa cümleler kuruyorum, kabullendim herşeyi olduğu gibi” dedik sonunda.
Güzel olan ise arkadaşlıklardı, yani arkadaşlıkların güzel tarafıydı güzel olan. Güzel olan bazen voleybol-frizbi-oyun oynamaktı, maç izlemek çekirdek yemekti dar vakitlerde. Güzel olan birlikte oturmaktı omuz omuza, güzel olan birilerine iyilik yapmaktı bazen kendi çıkarını gözetmeden. Aslında güzel olan bundan sonrasına sahip olmak, şu anda 6 ay önceki halimizde kesinlikle değiliz, olmamız da mümkün değil. Artık kuracağımız cümlenin uzunluğu bize kalmış, cümle kurup kurmamak da bize kalmış.
Hiç bitmeyecekmiş gibiydi, ama bitti, bu muydu yani diyorum içimden, hayatımızın bir dönemi, vatani hizmet kısmı. Eninde sonunda biryerlerde vatana bağlanıyor bu hizmet. Kendimi ne kadar çökmüş ve yıpranmış hissediyorsam, demektir ki bu vatanda o kadar ilerledi, acaba acaba. Nasıl düşünmek istiyorsak öyle düşünebileceğimize göre, ben kendi hizmetimi yeterli buldum, ne eksik ne fazla ama yeterli. Öyleyse kendi savunmamı veriyorum. Vatani hizmetimi yeterli buldum ve kendimi bir ömür ile mükâfatlandırıyorum.
Artık hatırlamam gereken şeyleri hatırlamaya başlıyorum, istediğin zaman su içebilmenin, duş alabilmenin, yemek yiyebilmenin, konuşabilmenin, yatıp kalkabilmenin, yorulabilmenin, hatta rüya görebilmenin değerini anlayarak, ve tabi dahasının da. Ben mi yapayım.
Sevdiklerimizden ayrı kalmaya değinmemişim, o kadar net bir belirginlikteydi ki gereksinim duymamışım, ama değinmek gerekir. An itibariyle hâlâ önemli kişileri, en önemlilerini ve önemsizlerini de, yani pek kimseyi görebilmiş değilim, onlar da alışacak varlığımıza yakında ve eski konuma (normale) döneceğiz, sanki hiç gitmemişiz gibi olacak. Şu anda ne kadar özlem içerisindeysek, azaltacağız yavaşça. Bu özlem artan bir sevgiydi benim için, bazılarımıza öfke ve ayrılık oldu kim bilir. Bense daha çok bağlandım, daha çok sevdim zaten seviyor olduklarımı. Özlemin azalması artan sevgiyi azaltmayacak ama, kendimi daha bağlı hissediyorum, kendimden emin, kendine güvenen, inanan ve hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, yani mutluyum demek yerinde olur. Umarım herkes mutludur. Hakettik çünkü.
Daha yazardım ama abartmayayım dedim, ben mi yazayım.